“İyi fikir, başarıya açılan kapıdır” bu sanı genellikle tasarıyı hayata geçirmekte oldukça etkili bir motivatördür ancak hayata geçen her fikir sanıldığı kadar “iyi” olmayabilir…
80’lerde iyi bir fikre sahip olmak, 2000’lerden çok daha kolaydı. Örneğin Avrupadan devşirilen orjinal bir iş fikirini geçmişte rekabet için tonajı yüksek eforlara gerek duymaksızın uygulayabilirken, günümüzde aynı fikir, mevcut rekabeti ve olası alternatiflerini gözetmek zorunda.
Gelin konuyu internet sektörü öznesinde irdeleyelim:
Yıl 2006… ABD’de ateşlenen akabinde Avrupayı saran “One deal One day” modeli bir Türk girişimcisinin ilgisini çekti. Girişimci kimseye sezdirmeden gerekli fizibilite çalışmalarını tamamlayıp, projesini hayata geçirdi. O yıllarda Türk internet kullanıcısı, bırakın yeni gördüğü bir siteden alış-veriş yapmayı arkasında devasa holdingler bulunan e-ticaret sitelerine bile korkuyla yanaşmaktaydı.
Girişimcimiz ise “iyi fikri” iyi çalışmıştı. Fizibilite raporu zaten kullanıcı eğilimlerini önüne sermiş, işletme kurulurken bu riskler hesap edilmişti… Şimdi para kazanma değil, pazarı koklama ve taban oluşturma zamanıydı. Nitekim önümüzdeki 2 yıl boyunca da “iyi fikir” tüm gelirini altyapı çalışmalarına adayacak ve doğru zamanı bekleyecekti.
Klasik “iyi fikir”
Öte yandan diğer bir “iyi fikir” de herşeyin pazarlanabildiği halihazırda pek çok perakendecinin pozisyon aldığı klasik e-ticaret formatına yeni ve güçlü bir oyuncu kazandırmaktı. Bu işi pek çok alanda iştiraki bulunan, piyasanın en iyi Ar-Ge ekibine sahip büyük bir holding üstlendi.
Klasik e-ticaretçi TV ve açık hava reklamları ile pastadaki payını gün geçtikçe arttırıyor ancak daha büyük dilimler için daha yüksek maliyetlere katlanması gerektiğinden karlılığı yavaş yavaş azalıyordu.
Piyasa oyuncuları agresifleşip, operasyon maliyetleri inanılmaz boyutlara ulaştığında ise yıl 2009’du. Sürekli promote edilip, reklamlar ile beslenen klasik e-ticaret, nihayet operasyon maliyetlerini karşılayamayarak kepenklerini indirmek zorunda kaldı.
Peki ya diğer “iyi fikir”?
Girişimcimiz, kıvrak manevralarla projesini günümüz şartlarına uyarlamaya ve marka değeri oluşturmaya harcadığı vakti paraya çevirmeye hazırdı. Zira piyasaya kendisiden kat be kat güçlü oyuncular girecek olsa da yıllardır edindiği isim ve tecrübe, onu milyonlarca dolarlık reklam maliyetlerinden kurtaracak, enerjisini tamamen “en iyi müşteri deneyimi” odağında toplaması için elini rahatlatacaktı.
Yıl 2011 olduğunda ise girişimcimizin piyasa değeri 50 milyon dolar olan dev bir markası ve sitesinden alış-veriş yapmak için sırada bekleyen 200 bin müşterisi vardı…
Şimdi bir kez daha düşünün.
Fikrinizin “iyi fikir” olabilemesi için yeterli sabır ve mükemmel bir plana sahip misiniz?